Stephenie ile Bree Tanner Kitabı Üzerine Röportaj  Loginu11



Join the forum, it's quick and easy

Stephenie ile Bree Tanner Kitabı Üzerine Röportaj  Loginu11

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Stephenie ile Bree Tanner Kitabı Üzerine Röportaj

Aşağa gitmek

Stephenie ile Bree Tanner Kitabı Üzerine Röportaj  Empty Stephenie ile Bree Tanner Kitabı Üzerine Röportaj

Mesaj tarafından doguskaragoz Paz Nis. 15, 2012 8:16 pm

Kitabın Ötesinde: Edward Cullen, Bree’nin Öldüğünü Söylemek İçin Çılgın Fred’i Bulmaya Gidecek Mi?

Biz, Bree ile ilgili sohbetimizi ediyorduk... Tabi ki Edward Cullen’ı da dahil etmeden duramadık. Kim’le aklımızdan daha fazla uzak tutamadık onu. Peki ‘Bree kitabı’ sohbetimiz bütünüyle etkileyiciyken nasıl bir Edward sorusu düşünebildik?

Eclipse’deki büyük savaştan sonra, çayırda otururken, Edward, Bree’ye birkaç bilgi vermeyi denedi mi? Onu bilgilendireceğini ya da ona yardım edeceğini zannettiği şeyleri düşünmesini sağladı mı? Biz öyle düşündük ve tanrıçaya kendimiz sorduk. Buyrun siz de görün.

Kim: Belki olayı aklınızda kurdunuz, belki de Bree kitabının ötesinde bunu düşündünüz. Eğer öyleyse işte size o sorulardan biri... Edward, Fred’i bulmaya gidecek mi ve ona Bree’nin o açıklıktaki olay yüzünden öldüğünü söylecek mi? Böyle bir olay mümkün mü diye meraklanmıyor değiliz.

S.M.: Buna devam edecek olursam, muhtemelen Fred yine ortaya çıkacaktır. Karakteri değişim geçirdikten sonra, bir çeşit kilit noktası oldu. Edward’ı aktif olarak onu ararken düşünemiyorum. Bree’yi olanları bilmesi Edward’ın bunu Fred’in pek de kavrayamacağını fark etmesine neden oluyor. Ama onları yumruklaşırken düşünebiliyorum açıkçası. Bir şekilde, cidden içime sindi. Kurtulan kimseyi görmedim, yani Fred bir çeşit büyüyor, gelişiyor – birisinin yaşamasına izin vermek cidden büyük rahatlık. Başkaları tarafından önemsenmeye başlayan birinin.

Kassie: Kitabın önsözüne bayıldım. “Bunu yazıyordum ve daha önceden karar verdiğim gerçekle zor zaman yaşadım,” demişsiniz. [alıntıdan sonra bir süre geçer] Okuduğum zaman bu cümle beni bağladı!

S.M.: Sonunda biliyordum... İlk başladığımda, bunun hakkında düşünmemiştim. Sonra “oldukça güzel olur” diye düşündüm, tamamen tekniği ile ilgiliydi! Ve başladığınızda, sanki şöyleydi, (fısıldar) “O kızı öldürmeliyim.” Sette, çılgıncaydı – Jodelle (Jodelle Ferland, Eclipse’de Bree Tanner’ı canlandıran aktris) oldukça gençti. Tamamen küçük bir şey... Ve aslında bana göre biraz da gençti şey için... yani o 15 yaşında doğru ama... Kitabımda Bree’yi biraz daha büyük görünen biri olarak düşünmüştüm, çünkü zor bir hayat yaşamış. Fakat Jodelle gerçekten harika bir iş çıkardı. Onun bir çeşit tutuklu olduğunu düşündüğüm yerdeki bir sahnesini kestiler... Umarım DVD’de yer alır, çünkü onu o sahnede gerçekten beğenmiştim. Sonra bir de Daniel Cudmore (Volturi vampirlerinden Felix’i canlandıran aktör) var. Filmlerde bahsedemezsiniz bile – o bir canavar!

Q: Onunla tanışmıştık!

Q: Güzel biri, değil mi?

S.M.: Yani, o boydaki biri için oldukça orantılı. Normal bir 1.83’lük adamı aldılar ve hazırladılar sonra bir baktık ki o ÇOK iri! Ve onu ilk gördüğümde, herkes gibi ve tam bir a*tal gibi davranarak kalakaldım “Sen ne kadar uzunsun?” Onu ilk gördüğümde Volturi kıyafetleri içindeydi ve gözleri – çok etkileyiciydi. Küçük kızı savurarak çıktı ortaya. Değişim insanı üzecek türdendi. Sanki şey gibiydi... bütün gün izlersin, çünkü 14 farklı şekilde sahneyi çekerler, bütün gün, ve o bu sürede kızı tekrar ve tekrar öldürüp durur.

Elysa: Şöyle hissettim... Bree’nin hayatının gerçeği, ki ölümünün altında yatan gerçek cidden trajik, Bella’nın gözünden dinlediğimiz teoriyle gerçekten bütünlük gösteriyor. Çünkü Edward’dan sürekli şunu duyuyorduk, “Bu gerçekten zor bir hayat ve olmak isteyebileceğin bir şey değil, biz canavarız.” –

S.M.: - ve ona kimse inanmadı!

Elysa: Ve kimse ona inanmadı, kesinlikle! Kimse inanmadı! Sonunda Bella’nın bakış açısından bunu görebiliyorsun; biliyorsunuz Cullenlar inanılmaz... Fakat Bree, Edward’ın haklı olduğunu pek çok şekilde gösterdi. Yani, onun öldüğünü görmek trajik oldu, ona da aşık olmuştum ben... Ama görüyorsunuz, Edward’ın düşüncesi pek çok biçimde haklı çıkmış oldu.

S.M.: Şey, bunu Jasper’la görmelisiniz, yaptığı şeyde iyi olmasaydı yani. Hiçbir şekilde iyi mizaçlarıyla işi olmayan ve bir başkasının hizmetine sunuldukları bir sebep için yaratıldıklarında, ve nasıl kullanılsalar da, başlangıçta elleri mahkum, hiçbir şey bilmiyorlar. Bilirsiniz, bu gerçekten üzücü.

Elysa: Jasper ve Bree’nin olduğu sahneyi sevmiştim, sona doğru olan – çok çarpıcıydı. Jasper için çemberi pek çok şekilde tamamladı.

S.M.: Daha çok Edward’a odaklanmıştı – yani bağlantı. İlk yazdığımda, hepsi Bella tarafındandı ve siz de bu moddaydınız, pek çok şeyden habersizdiniz. Fakat o satırlarda... gerçekten süperdi... Onu baştan sona kadar yazıyordum ve birden fark ettim, işte, herkes Bree’nin ne düşündüğünü bilecek, peki bunu nasıl yapacaksınız? Onun davranışları Bree’nin düşünceleriyle oynamaya başladı... ve son kısım... tamamen ürperdim.

??: Ben de!

Kassie: Peki Edward kiminle konuşuyordu?

Nikki: İkisiyle de! İkisiyle de!

S.M.: İkisiyle de konuşuyordu! Bella için yazdığımda, kesinlikle onunla konuşuyordu. Fakat bunu yazarken birden fark ettim, “Bree’yle konuşuyor... Aman Tanrım!” Yapabileceği her şeyi ona verdiğini söylüyordu... Ve onu kurtarmaya çalışıyordu, onu hissettim, bundan daha fazla hem de... İlk başta “bu korkunç şeyi yapma” dedim kendi kendime. Fakat olup bittiğinde, Edward, onu fiziksel olarak düşündü ve kızın iyi biri olduğunu biliyordu. Ah! Edward hiçbir şey yapamazdı! Kız değişebilirdi!

Bree, Volturi’nin Gözleri Önünde Hangi Kuralı Çiğnedi?

Kim ve ben, küçük Bree hakkında konuşmayı sürdürdük. Bree Kitabı boyunca onun yaşamasını ne kadar çok arzu ettiğimizi anlattık. Şimdi bunun olmayacağını biliyoruz, fakat kendimizi onun hayatta kalma fikrini desteklerken bulduk. Siz de öyle mi?

Bree hangi vampir kuralını çiğnedi?

Kendisini insanlara göstermedi. Cullenlara karşı savaşmadı. Ortalıkta ceset bırakmadı. Başka bir vampiri bile öldürmedi.

Şimdi söyle bize Stephenie, Bree hangi kuralı çiğnedi???

Alison: Pekâlâ, biz Bree’ye aşık olduk. Ve NEDEN yok edildiğini anlamaya çalışıyoruz. Çiğnediği kuralı kestiremedik. Kendini bir insana göstermedi. O... savaşta değildi. Yani, biz onu korumak istiyoruz, neden hayatta olmadığını bilmek istiyoruz.

S.M.: Hayatta değil, çünkü belirli kurallar var. Ve en genel kural: dikkati çekme. Ve sonra belirli kurallar geliyor. Ve savaşlar kurallara aykırı. Ve siz bir sürü insana zarar verip dikkat çekerseniz – ki bu defa insanlar bunu İYİCE fark ediyorlar – hepiniz ölürsünüz. Bunu sadece söylerler, bu, bunun yolu. Eğer sadece, “Bu klanın üyesi kötüydü... şuradaki de kötüydü. Biz onları öldürdük, fakat siz çocuklar iyisiniz, yani...” deselerdi... Bu terörle başa çıkmak değil... Bilirsiniz işte, demir yumruk!

Q:Biz şöyle düşünüyorduk, “cesetlerden kurtuldu, ve kimse de onun gülümsemesini görmedi!”

S.M.: Eğer Bree, ordunun bir parçası olmasaydı, bu işe yarayabilirdi.

Q: Bir de şu var... Jane’in gizli bir sebebi var mıydı? Jane’in bu konuda gizli bir amacı olup olmadığını merak ediyoruz. Çünkü Jane ile Bree arasında bir şey vardı. Yani, Jane onu ağaçlıkta gördü mü?

S.M.: Hayır! Jane bilmiyordu. Yenidoğanların anlattıklarını bilmiyordu. Onlarla tek bir alışverişi vardı. Bilmiyordu. Ve bu kızın onlara attığı şey, biliyorsunuz ya? O, şeye hazırdı... sadece masadaki verilerin sonunda olması gerektiği gibi olduğundan emin olmak istedi. Kontrol onda olmasa da yüksek bir mevkiye sahip. Bazı noktalarda belirli hisleri var, Volturi’de ona başarı sağlayacak bir şey, Cullenlara olan özel ilgisi. Fakat aynı zamanda onları hayal kırıklığına uğratabilir de – sorumlu olduğu kişileri, patronlarını yani – eğer hata yapacak olursa tabi. Ve bu olayda da işleri kendisi yürütüyor, tek başına uçuyor. Biraz da sabırsız. Şöyle düşünüyor, “Bunu ne zaman yapacaklar? Çünkü biz aşağılanıyoruz.” Sonra Victoria’ya gidip konuşuyor, “Bak, ya sen bir şeyler yap ya da ben hepsini öldürmeye gidiyorum.” Bunu yapmak istemiyor, Cullenların öldürülmesini istiyor. O... bütün bu zaman boyunca kendi kararlarını veriyor, ki bu kararlar onu felakete sürükleyebilecek nitelikte. Yani o, Jane için çok... gergin. Genellikle böyle tek başına iş yapmak zorunda kalmamış. Siz hepiniz “kararlar, kararlar” dediği kısmı ekranda gördünüz, değil mi? Bu kısmı seviyorum, Bree kitabında değil, fakat Felix’e işi yaptırırken olan davranışını seviyorum, çünkü orada gergin ve sabırsız. Dışarıdan bakınca sakin görünüyor ama her şeyi berbat edebilir de, bu da onun için hayli korkutucu bir durum.

Diego Gerçekten Öldü Mü? Ve Riley, Onun İşkence Gördüğünü Biliyor Mu?

Çoğunuz, Diego’nun gerçekten ölüp ölmediğini bilmek istiyorsunuzdur. Bunu yeterince açık ifade edilmediğini düşünüyor olmalısınız. Yani, biz, Diego’nun Victoria ile geçirdiği zaman hakkında Riley’nin ne kadar bilgisi olduğunu merak ediyorduk ve sorduk. Hadi Stephenie bize anlatsın...

Alison: Şimdi şu Bree/Riley olayına gelelim... Diego işkence gördü – ve Riley bunu biliyor mu?

S.M.: Dişi vampirimiz ona sordu, yani her şeyi sordu. Ve Diego başlarda konuşmuyordu. Burada sağlam bir düşüncem var, kimse işkenceye sonsuza dek dayanamaz. Bilirsiniz, televizyonda görmüşsünüzdür. Orada insanlar der, “Bunu öğreneceğim ve kimseye söylemeyeceğim, konuşmayacağım”... ah, konuşacaksınız. Acı gerçekten zorlayıcı bir his. Bence hikayeyi anlatarak bu işe bir son verdi – özellikle ne öğrendiklerini öğrendikleri zaman. Ve bütün küçük iç işlerini.

Q:Buna Bree de dahil mi?

S.M.: Ah kesinlikle, kesinlikle. Dahil, o, Diego’ya bilebileceği şeyleri sordu. Böylece kızı çevresinde tutabildiler. Zaten Bree ve Fred’in Riley farkındaydı... Ona yakın olabilen tek kişiydi Bree. Fred tek bir adamdı. Savaşa katılsaydı, çok şey farklı olurdu. Ve eğer onu oraya götürebilselerdi, muhtemelen... kazanırlardı!

Matt: Bu herkesin oyunuydu.

S.M.: Bu herkesin oyunuydu. Şanslar eşitti. Eğer bunu çözebilselerdi, yani Edward onun kim olduğunu bilseydi ve eğer bir şekilde onu etkisiz hale getirebilselerdi... işte bu oyunu değiştirirdi, tabi eğer o, orada olsaydı. Riley şöyle düşünüyordu, “Bizim yanımızda olmalı. İşte o zaman bu iş çocuk oyuncağı!”

Q: İşte bizim en sık sorduğumuz soru: “O gerçekten öldü mü?” Çünkü açık açık öldü denilmedi. Biz sadece öyle olduğuna inandık.

S.M.: Diego mu? Evet, öldü.

Q: Bence o satırlar yüzünden insanlar “Gerçekten öldü mü?” diye düşünmüşlerdir.

S.M.: Evet.

Q: Bence insanlar onun hâlâ hayatta olmasını istiyorlar. Yani bir şekilde, uzaklaşabilirdi.

S.M.: Bir yazar olarak, kitabında birini öldürmek oldukça ilginç oluyor. Her zaman zordur aslında. Ve şey, bazı saçmalıklar olabiliyor, çünkü kitaplarımda çoğu zaman çoğu insan hayatta kalır. İnsanları öldürmek zor. Dolayısıyla bir şekilde hikayenin içinde başka bir şans kalmayana kadar beklemek istiyorsunuz.
doguskaragoz
doguskaragoz

Mesaj Sayısı : 27
Puan : 59
Kayıt tarihi : 15/04/12
Yaş : 27
Nerden : Ankara

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz