BloodLines Ön Okuması! (Spoiler) Loginu11



Join the forum, it's quick and easy

BloodLines Ön Okuması! (Spoiler) Loginu11

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

BloodLines Ön Okuması! (Spoiler)

2 posters

Aşağa gitmek

BloodLines Ön Okuması! (Spoiler) Empty BloodLines Ön Okuması! (Spoiler)

Mesaj tarafından qizolum. Paz Ağus. 14, 2011 6:17 pm


Başından belirteyim, ben okumadım... Zor da olsa.
İçerik nasıldır bilmiyorum ama okuyanların yorumu iyi yöndeydi. :) Yazım yanlışları varsa, affola.

_________



Nefes alamıyordum.



Bir el ağzımı kapatıyor , diğeri omzumu sarsıyor beni uykumdan şaşkın bir şekilde uyandırıyordu. Tek bir kalp atışı kadar sürede binlerce korkunç düşünce aklıma hücum ediyordu. Oluyordu. Korkunç kabusum gerçek oluyordu.



Buradalar . Benim için geliyorlar.



Gözlerimi sürekli kırparak karanlık odama baktım ,babamın yüzü netleşip görüş mesafeme girdi. Olduğum yerde kalakaldım , kafam karışmıştı. Beni bırakıp bir adım geriledi ve soğuk gözlerle bana dikkatle baktı.



‘’ Baba.’’

‘’ Sydney , seni uyandıramadım.’’



Doğal olarak bu onun beni böyle ölümüne korkutarak uyandırdığı için söyleyeceği tek özürdü.



‘’ Kalkıp giyinmen lazım. Uygun bir şeyler giy. ‘’ dedi ve devam etti. ‘’ Çabuk ve sessiz ol. Aşağıdaki çalışma odasında benimle buluş.’’



Gözlerimin açıldığını hissetim ve cevap vermek için duraksadım. Sadece tek bir kabul edilebilir cevap vardı. ‘’ Evet , efendim. Tabii ki. ‘’



‘’ Gidip kız kardeşini uyandıracağım. ‘’ Kapıya döndü ve dışarıya yöneldi.



‘’ Zoe mi?’’ dedim bağırarak. ‘’ Ona neden ihtiyacın var?’’



‘’ Şışşt.’’ dedi suçlayarak. ‘’ Acele et ve giyin. Ve unutma sessiz ol – anneni uyandırma ‘’



Tek kelime daha etmeden kapıyı kapattı ve beni öylece bıraktı. Neredeyse yatışmış olan panik duygu tekrar yüzeye çıkmaktaydı. Ne için Zoe’ye ihtiyacı vardı? Gece yarısı uyandırılmak Simyacıların işiydi ve onun Simyacı olmakla uzaktan yakından alakası yoktu.

Gerçi artık benimde işim yoktu , geçen yaz süresiz uzaklaştırıldığımdan beri. Acaba bu bununla ilgili bir şey miydi? Yada en sonunda beni yeniden eğitim merkezlerine gönderecekler ve Zoe’i yi benim yerime mi alacaklar?



Bir anlığına dünya ayaklarımın altından kaydı ve ben düşmemek için yatağa tutunmak zorunda kaldım. O merkezler benim gibi genç Simyacılar için bir nevi kabuslardı. Vampirlerin çok yakınına kurulmuş tesislere sizi götürüler ve yaptığınız hataları onların yollarıyla fark etmenizi isterlerdi. Onun nasıl olacağı ise tam bir sırdı , benim asla öğrenmek istemediğim bir sır.

Çok eminim ki ‘’yeniden –eğitim’’ dedikleri şey ‘’beyin yıkamaydı.’’. Oraya gidip dönen tek bir insan görmüştüm. Doğrusu o da söndükten sonra yarım insan gibiydi. Hatta zombi tarzı demek ona uygun olabilirdi ve tam olarak onu zombiye dönüştürdüklerini düşünmek bile istemiyorum.

Babamın acele et diyen sesi kafamda eko ediyordu ve korkularımı aklımdan atarak kendime gelmeye çalıştım. Diğer uyarısını hatırlayarak aynı zamanda sessizce hareket ettim. Annem her sese uyanabilir şekilde bir uykucuydu. Normalde Simyacı işleri için geç saatlerde dışarıya gitmemiz onu rahatsız etmezdi ama son günlerde kocası ve (kızları) çalışanları için o kadar nazik hissetmiyordu.



Gecen ay kızgın Simyacılar beni evimin kapısında onlara emanet ettiklerinden beri ev hapishane kampı gibiydi. Babam ve annem korkunç bir şekilde tartışmaya girmeye başladılar ve o zamandan beri kardeşim Zoe ve ben ayakucunda yürümeye özen gösterir olmuştuk.



Zoe



Neden ona ihtiyacı vardı ki?



Bu soru hazırlanırken aklımda dönüp duruyordu. Uygun giyinmenin ne demek olduğunu biliyordum. Kot pantolon ve tişörtün tartışılacak bir hali bile olmadığı anlamına geliyordu. Bu yüzden bende gri bol pantolon ve dalgalı , beyaz bir gömlek giydim. Koyu gri bir hırka bununla iyi giderdi ve belime siyah bir kemer taktım. Küçük bir altın haç – ki her zaman boynuma takarım – taktım , süslenmek en son düşündüğüm şeydi.



Saçım ise en büyük problemdi. Sadece iki saatlik uykudan sonra bile her yöne dağılmıştı. Ellerimle yapabildiğim kadarıyla yatıştırmaya çalıştım. Sonra saç spreyi ile kapladım , umuyordum ki bu beni artık ne oluyorsa ona uygun gösterecekti. Hafif bir pudra sürdüm , bu benim yaptığım tek makyajdı. Daha fazlası için zamanımda yoktu.

Bütün bu hazırlık altı dakikada olmuştu ki bu benim için yepyeni bir rekor sayılırdı. Merdivenlerden aşağıya çok sessiz ve dikkatli bir şekilde annemi uyandırmamaya özen göstererek indim.



Oturma odası karanlıktı ama babamın çalışma odasının tam kapanmamış kapısından küçük bir ışık dışarıya kaçıyordu. Davetti kabul ederek , kapıyı açtım ve içeriye girdim. Benim gelişimle devam eden kısık, hararetli konuşma durdu. Babam beni baştan aşağıya süzdü ve onayladığını gösteren her zamanki hareketini yaptı : eleştirmedi.



‘’ Sydney.’’ Dedi baba kaba bir şekilde. ‘’ Sanırım Donna Stanton’u tanıyorsundur.’’



Heybetli Simyacı pencerenin yanında duruyordu. Kollarını göğsünde toplamış , hatırladığım gibi sert görünüyordu. Son zamanlar çoğu zamanımı Stanton ile geçirmiştim. Gerçi dost olduğumuzu söylemezdim. Özelliklede yaptığım aksiyonlar ikimizin de bir tür ‘’ vampir ev tutuklaması ‘’ gibi bir sonuca götürdüğünü düşünürsek. Bu sığınma zarfında bana karşı herhangi bir düşmanlık belirtisi besliyorsa bile bunu göstermiyordu. Beni resmi bir şekilde selamladı , yüzü iş kadını ifadesine bürünmüştü.



Odadaki diğer üç Simyacı da – hepsi erkek - aynısını yaptı. Bana Barnes, Michaelson, ve Horowitz olarak tanıtıldılar. Barnes ve Michaelson babamın ve Stanton’un yaşına yakın gibiydiler. Horowitz ise daha genç – yirmilerin ortasında gibi duruyordu. Hepsinde dövmeler vardı. Hepsi benim gibi uygun kıyafetler giymişlerdi. Renkleri sıradan tonlardaydı. Bizim amacımız her zaman iyi ama tarif edilemez şekilde giyinmekti. Simyacılar, insanlar bizi başka dünyalarda hayal etmeden uzun zaman önceden beri Siyah Giyen Adamlar oyunu oynuyorlardı. Işık yüzlerini vurduğu zaman her Simyacının benim gibi parlayan dövmeleri olduğunu görülüyordu.



Tekrar huzursuzluğum artı. Bu bir nevi sorgulamamıydı? O yarı vampir kıza yardım ettiğimde taraf değiştirdim mi görmek için bir değerlendirme mi?



Kollarımı göğsümde topladım ve öğrendiğim gibi yüzümü doğal tutmaya çalıştım. Umuyordum ki doğal , havalı ve kendine güvenen biri gibi görünüyordum. Eğer hala davam için bir umut varsa , ben sağlam bir yalvarma hazırlamaya niyetliydim.



Daha hiç kimse tek bir kelime edemeden Zoe’i içeriye girdi. Kapıyı kapattı ve korku içinde etrafa baktı , gözleri kocaman açılmıştı. Babamızın çalışma odası baya büyüktü. Evimize sonradan eklenmişti ve kendisi inşa etmişti , bütün ziyaretçileri rahatlıkla barındırıyordu. Kız kardeşim içeriye girerken onu seyrettim. Tuzağa düşmüş , boğuluyormuş gibi hissettiğini biliyordum.

Gözlerimiz buluşunca ona sessiz bir mesaj şeklinde sempatimi göndermeye çalıştım. İşe yaramış olmalıydı çünkü hemen yanımda yerini aldı ve daha az korkmuş gibi görünüyordu.



‘’ Zoe.’’ dedi babam ve sesi odada yankılandığında ikimizin de onu hayal kırıklığına uğrattığımızı sesinden anlamamızı sağladı. Hemen neden olduğunu anlayabiliyordum.Çünkü Zoe kot pantolon ve salaş bir tişört giymişti. Saçları da iki yöne örgülüydü. Başka bir insanın önünde Zoe’i uygun görünüyor olabilirdi ama babamın önünde değil. Zoe’nin biraz arkama doğru eğildiğini hissettim ve hemen daha uzun boylu , korumacı görünmeye çalıştım. Bir süreli ayıplamadan sonra babam Zoe’yi diğerlerine tanıttı. Stanton bana verdiği selamlamanın aynısını ona da verdikten sonra babama döndü.



‘’ Anlamıyorum Jared.’’ dedi Stanton. ‘’ ‘’ İçlerinden hangisi kullanışlı olacak?’’



‘’ Eh , işte problemde bu. ‘’ dedi babam. ‘’ Zoe istenmişti… Ama onun hazır olduğunu sanmıyorum. Doğrusu hazır olmadığını biliyorum. Zoe’nin sadece temel eğitimi var.Ama Sydney … deneyimli.’’



Aklım hemen parçaları birleştirmeye başlamıştı. Öncelikle ve en önemlisi beni tekrar – eğitimine göndermeyeceklerdi. Şimdilik , en azından. Bu olay bambaşka bir şey olmalıydı. Daha önce düşündüğüm gibi bu bir görev olmalıydı ve birileri Zoe’yi istiyordu çünkü ailemin diğer üyelerinin aksine onun Simyacı geçmişi yoktu. Babam onun sadece basit eğitim kuralarını bildiği konusunda haklıydı. İşlerimiz aileden geçen bir işti ve ben neredeyse yıllar önce Sage ailesinin Simaycısı olarak seçilmiştim. Büyük kız kardeşim Carly’den bana geçmişti ve şimdi o kolejdeydi , bunun için fazla yaşlıydı. Babam Zoe yedek olmayı öğretmişti , benim araba kazası yada vampirin teki tarafından hırpalanmam sonucu benim yerime geçecekti.

Öne doğru bir adım attı. Ne diyeceğimi konuşacağım zamana kadar bilmiyordum. Bildiğim tek şey Zoe’nin bir Simyacı planına girmesine izin vermeyeceğimdi. Onun güvenliği için, yeniden –eğitim evlerinden korktuğum kadar korkuyordum. Ki yeniden – eğitim evlerinden gerçekten korkuyorum.



‘’ Olanlardan sonra davranışlarım hakkında Komite ile konuştum.’’ dedim. ‘’ Onların benim yaptığım şeyleri neden yaptığım konusunu anladıkları izlemini edindim. İhtiyacınız olan şey neyse onun için hizmet etmeye tamamen hazırım. Kardeşimden daha hazırım. Gerçek dünya deneyimlerim var. Bu işi içli , dışlı biliyorum. ‘’



‘’ Eğer hatırlarsan , fazla dünya deneyimin var. ‘’ dedi soğuk bir edayla Stanton.

‘’ Şu ‘’sebepleri’’ tekrar duymayı isteyenlerden biriyim.’’ Dedi Barnes , parmakları ile tırnak işareti yaparak. ‘’ Ben burada yarı eğitim görmüş bir kızı dışarıya salmak konusunda heyecanlanmıyorum. Ama aynı zamanda bir vampir suçluya ‘’ ihtiyacı olan hizmeti sunan’’ birine de güvenmek konusunda zorluklar yaşıyorum. ‘’ Daha fazla tırnak işareti ile.



Memnun şekilde gülümsedim. Kızgınlığımı gizlemeye çalışıyordum. Eğer gerçek duygularımı gösterseydim , davama pek yararı dokunmazdı. ‘’ Alıyorum, efendim. Ama Rose Hathaway en sonunda suçlandığı suçları yapmadığını , masum olduğunu kanıtlamıştır. Yani teknik olara bir suçluya yataklık etmiyordum. Yaptığım hareketler en sonunda gerçek katilin yakalanmasını sağladı. ‘’



‘’ Ama biz ve sen o zamanlar onun ‘’ masum’’ olduğunu bilmiyorduk.’’ dedi Barnes.



‘’ Ben biliyordum. ‘’ dedim. ‘’ Ona inanıyordum. ‘’



Barnes burnundan soludu. ‘’ Ve problemde bu. Senin ona inanıp , kendi teorilerinle kaçıp gitmek yerine , Simyacıların sana söylediklerine inanmalıydın. En azında bir kanıt alıp , onu üstüne götürmeliydin.’’



Kanıt mı? Nasıl altıncı hissimin Rose’un masum olduğunu söylediğini kanıt olarak açıklayabilirdim? Ama bunun onların anlayabileceği bir şey olmadığını biliyordum. Hepimiz onun türünün kötü olduğuna inanarak eğitildik. Onlara Rose’da dürüstlük ve doğruluk gördüğümü söylemek davama yardımcı olamayacaktı.Onlara başka bir vampir tarafından tehdit edildiğimi söylemek ise daha kötü sonuçlara neden olurdu. Onların anlayabileceği ve belki benim davama yardımcı olacak bir tek açıklama vardı.



‘’ Ben… Ben kimseye söylemedim çünkü bütün başarıyı tek başıma üstlenmek istedim. Eğer bu işi kavrayabilseydim terfi ve daha iyi bir görev almayı umuyordum.’’



Herkesin yüzüne bakarak yalan söyleyebilmek bütün kontrolümü almıştı. Bu tür bir itiraf yaptığım için aşağılanmış hissediyordum.Bu tür tutkunun itirafı beni gerçekten aşırı bir tavıra sokabilirdi. Kendimi kirli ve sığ birisi olarak hissettim. Ama dediğim gibi bu diğer Simyacıların anlayabileceği bir tutumdu.



Michealson kızgınlıkla burnundan soludu. ‘’ Yanlış fikir. Ama yaşına bakılırsa beklenmedik bir davranış değil.’’



Babam dahil herkes küçümser bakışlarını yolladılar. Sadece Stanton şüphelenmiş gibi görünüyordu ama o diğerlerinden daha fazla felakette tanık olmuştu.



Babam yorum yapmalarını bekleyerek diğerlerine baktı. Kimse bir şey söylemeyince omuz silkti.



’’ Hiç kimse itiraz etmeyecekse , Sydney’i kullanmanızı tercih ederim. Ne için onu kullanacağınızı tam olarak anlamasam da.’’ Ses tonun da küçük bir suçlama vardı. Jared Sage dışarıda bırakılmayı sevmezdi.



‘’ Büyük kızı kullanmakla ilgili hiçbir problemim yok. ‘’ dedi Barnes. ‘’Diğerleri gelene kadar küçük olan etrafta , onların itirazları olmayabilir. ‘’



Kaç ‘’ diğerlerinin de’’ bize katılacağını merak ettim. Babamın çalışma odası stadyum değildi. Ayrıca gelenler kimlerse bu davada önemli oldukları kesindi. Bu görevin ne olduğunu merak ederken tüylerim diken diken oluyordu. Büyük felaketleri örtbas etmek için bir yada iki Simaycıya ihtiyaçları olan görevler görmüştüm.Bu kadar yardım isteyen bir iş ne kadar felaket olabilirdi ?



Horowitz ilk defa konuştu. ‘’ Benden ne istiyorsunuz?’’



‘’ Tekrar Sydney’e dövme yap. ‘’ dedi Stanton. ‘’ Eğer gidecek olmasa bile güçlendirilmiş büyü den bir zarar gelmez. Zoe’nin ne yapacağını anlayana kadar dövmelemenin anlamı yok. ‘’



Gözlerim kız kardeşimin solgun ve fark edilebilir yanaklarına kaydı. Evet. Yanaklarında mürekkebin izi yoktu. Bir kere iz çizildi mi geriye dönüş olmazdı. Simyacılara aitsin demekti.

Bu gerçeklik beni bir yıl yada daha uzun zaman önce vurdu. Büyürken bu gerçekliğin farkında değildim. Babam ben daha küçükken bizi görevimizin ne kadar doğru olduğu hakkında doldurmuştu. Görevimizin doğru olduğuna inanıyordum ama keşke hayatımızı sadece böyle yaşayacağımız hakkında da beni uyarsaydı.



Horowitz çalışma odasının en uzağındaki katlanabilen masaya oturdu. Masayı okşadı ve bana dostça bir gülümseme verdi.



‘’ Doğru bir adım at.’’ dedi bana. ‘’ Biletini al.’’

Barnes ona onaylamaz bir bakış attı.’’ Lütfen. En azından bu rituel için biraz saygı göster David.’’



Horowitz omuz silkti ve masaya uzanmama yardım etti. Herhalde korktuğumu görmüştü ki açıkça gülümsedi.. Minnettarlığımın gözleriminden okunmasını diledim. Bir diğer gülüş anladığını gösteriyordu.



Barnes masanın kenarına , siyah evrak çantasını alarak kibarca oturdu. Diğer Simyacılar etrafa toplanarak ,ellerini birleştirdiler. Barnes Keşiş olan olmalıydı. Çoğu Simyacı tek başlarına köklü bilim ile uğraşılardı. Bazıları görevlerde yardıma ihtiyaç duyulurdu. Her şeyden önce bizim görevimiz Tanrı’nın planlarına karşı çıkan vampirleri , insanların normal dünyasından korumaktı. Bu yüzden keşişlerimiz – pederlerimiz – vardı. Onlar bizimle yan yana çalışan bilim adamlarımızdı .



‘’ Ah , Tanrım.’’ dedi makamlı bir sesle , gözlerini kapatarak. ‘’ Hayat iksirini kutsa. Şeytanın lekesini taşıyan hayat vericileri silmek için bize güç ver , hizmetkarınız. ‘’



Evrak çantasını açtı ve içinden her biri kırmızı iksirleri çıkartı. Koyu kırmızılığı yüzünden üzerlerindeki etiketi okuyamıyordum. Barnes hepsinden yılların deneyimi ile biraz biraz büyük bir şişeye döktü. Hepsini döktükten sonra cebinden çıkardığı pudrayı , diğer karışıma ekledi. Havada bir karıncalanma hissetim ve kırımızı iksir anında altın sarısı oldu. Başımda iğne ile duran Horowitz’e şişeyi uzattı. Herkes rahatladı , seromini tarafı tamamlanmıştı.



Hemen uyarıyı alarak diğer yanağımı cevirdim. Horowitz’in gölgesi üzerime düştü. ‘’ Bu küçük bir sokma hissedeceksin. Beklediğin gibi sıradan bir şey değil. Sadece değdireceğim. ‘’



‘’ Biliyorum.’’ dedim , daha önce dövmelenmiştim.’’ Teşekkürler.’’



Bir süre sonra iğne tenime battı ve irkilemeye çalıştım. Sokmuştu ama söylediği gibi yeni bir dövme yapmıyordu. Sadece zaten olan dövmemin üzerinden geçip ,gücünü tekrar aktarıyordu. Bunun iyi bir işaret olarak algıladım. Zoe henüz tehlikede olmayabilirdi. Beni basitçe yeniden – eğitim merkezine gönderecek olsalardı , dövmeyi yenilemek ile uğraşmazlardı.



‘’ Beklerken bize neler olduğunu söyleyebilir misin?’’ dedi babam. ‘’ Bana söylenen tek şey sizin genç bir kıza ihtiyacınız olduğu.’’



Babamın ‘’ genç kız’’ deyişi sanki harcanabilir bir rolden bahsediyormuş gibiydi. Hepimizin ne söylemek istediğini anladığımızı söylemek için içimde biriken öfke ile savaştım.





‘’ Bir durumumuz var.’’ dedi Stanton. En sonunda bazı cevaplar alacaktım. ‘’ Moroi ile ilgili.’’

Rahatlama ile nefes verdim. Strigoi’lar ile olmasından iyidir. Bütün Simyacılar için ‘’ durumlar.’’ İki vampir ırkından birini içerirdi. Ben yaşayanı , öldürene tercih ederdim. Çoğu zaman onlar insan gibi görünüyorlardı (ki buradakilerin hiç birine bunu söylemezdim.) bizim gibi yaşayıp , ölüyorlardı. Strigoi’ler ise daha çok doğanın çarptırılmış yaratıkları gibiydiler. Ölümsüz , katil şeylerdirler . Genelde Strigoi kurbanına kan içmeye zorladığında yada bir Moroi kurbanının bütün kanını içtiğinde dönüşürlerdi. Strigoi’lerle ilgili bir durum genelde birisinin ölümü ile son bulurdu.



Bütün senaryolar aklıma hücum etti . Hangi senaryonun Simyacılar için bu kadar kışkırtıcı olabileceğini düşünüyordum. Bir insan , Moroi’nin sivri dişlerini fark etmiş yada bir Moroi yemeği gidip dünyaya bir vampiri beslediğini anlatacak yada insan doktorlar tarafından tedavi edilen bir Moroi … Genelde biz Simyacıların karşılaştığı problemler bunlar. Bende bunları örtbas etmek amacıyla yetiştirildim. Neden bütün bunlar için bir gence ihtiyaçları olsun , işte bu tam bir sır.



‘’ Biliyorsun , geçen ay Kraliçe olarak kız seçtiler. ‘’ dedi Barnes. Gözlerini yuvarladığını görebiliyordum. Odadaki herkes onaylayan mırıldamalar gönderdi. Simyacılar Moroi politikalarına özelikle önem verirdi.Vampirlerinde kendi ırklarını insanlarda saklamaları çok önemliydi. Onlardan da insanları korumak önemliydi. Biz iki ırkı da koruyorduk , görevimiz buydu. Düşmanın tanımak deyimini ciddiye alırdık. Moroi Kraliçesi olarak seçilen kız Vasilisa Dragomir benim gibi on sekiz yaşındaydı.



‘’ Gerilme.’’ dedi Horowitz kibarca.



Gerildiğimin farkında değildim. Rahatlamaya çalıştım ama Dragomir’i düşünmek aklıma Rose’u getirmişti. Tedirgin bir şekilde belki başımın belada olmadığını düşünmekle hata yaptığımı sandım. Merhametli bir şekilde Barnes konuşmaya devam etti ve benim Kraliçe ve onun ortağı ile olan kaçamağımdan bahsetmedi .



‘’ Bizim için şok olduğu gibi kendi haklından bazıları içinde şok edici bir gelişme olmuş. Karşı koyan ve protesto eden bir çok kişi var. Kimse Dragomir kıza saldırmayı denemiyor ama bunun nedeni büyük olasılıkla kızın çok iyi korunuyor olmasından. Düşmanları başka bir yol bulmuş görünüyorlar : Kız kardeşi.’’



‘’ Jill.’’ Dedim kendimi durduramadan. Horowitz oynadığım için burnumu çekti ve birden odadaki herkesin dikkatini kendime , Moroiler ile olan aksiyonuma çektiğim için pişman oldum.



Derken Jillian Mastrano’un görüntüsü aklımda belirdi. Uzun boylu ve bütün Moroi’ler gibi rahatsız edici derecede ince bedenli , her zaman rahatsız görünen soluk , yeşil gözleri. Ve rahatsız olsu içinde iyi nedenleri var. On beş yaşındayken Jill Vasilia’nın kendi tanınmamış kardeş olduğunu ve asil ailesinde bir diğer üye olduğunu keşfetmişti. Bu yaz kendini soktuğu bu durumdan çok yorulmuştu.



‘’Onların kanunlarını biliyorsun.’’ Diye devam etti Stanton , bir dakikalık garip sessizlikten sonra. Sesinde hepimizin kanundan haberdar olduğumuzu belirten bir ton vardı. Seçim hükümdarlığı? Belki anlamsız geliyor olabilirdi ama doğal olmayan bu yaratıklardan başka ne beklenirdi ki ? ‘’ Ve Vasilia’nın tahtı tutabilmesi için en az bir aile üyesi daha olması gerek. Bu yüzden düşmanları madem Lissa’yı yok edemiyorlar o zaman aile üyesini yok edelim diye karar vermişler. ‘’



Omurgamda bir ürperti hissetim ve yine düşünmeden konuştum. ‘’ Jill’e bir şey mi oldu?’’ Bu sefer Horowitz’in iğneyi çektiği zaman konuştum böylece dövmede bozukluk olmadı.



Bir şey söylemek için dudağımı ısırdım. Babamın cezalandırıcı gözlerini düşündüm. Bu bilinmeyen durumumda bir Moroi için endişe göstermek istediğim en son şeydi. Jill’e bağlılık duymuyordum ama Zoe ile yaşıt , on beş yaşındaki bir kızın öldürülmek istendiğini bilmek hangi ırka mensup olduğunu umursatmıyordu.



‘’ Bu belirsiz. ‘’ dedi Stanton. ‘’ Saldırıya uğradığını biliyoruz , bu kadar. Kötü bir yara alıp almadığı hakkında bir bilgimiz yok. Her şeye rağmen şu an iyi. Ama saldırı kendi saraylarında oldu. Bu da hainlerin içlerinde olduğunu gösterir. ‘’



Barnes iğrenmiş bir şekilde soludu. ‘’ Birbirlerine saldırarak ırklarının nasıl hayata kaldıklarına şaşırıyorum.’’



Onaylamalar yükseldi. ‘’ Saçma yada değil bir sivil savaşı kaldıramayız. ‘’ dedi Stanton. ‘’ Bazıları insan medyasının dikkatini çekecek bir biçimde protesto yaptı. Buna izin vermeyiz. Onların hükümdarlığını sabit tutmalıyız , bu da kız güvede olmalı demek. Belki onlar birbirlerine güvenmiyor olabilirler ama biz birbirimize güvenebiliriz. ‘’



Kendi fikrim olan Moroi’lerin Simyacılara hiç güvenmediğini söylemenin hiçbir anlamı yoktu. Ama bizim Hükümdarın ailesini ve kendisinin öldürmek gibi bir niyetimiz olmadığına göre , sanırım bu bizi daha güvenilir yapıyordu.



‘’ Kızın kaybolmasını sağlamalıyız. ‘’ dedi Michaelson ‘’ En azından kraliçe kanundaki bu tutarsızlığın iptal edilmesini onaylayana kadar. Kızı kendi halkının arasında saklamak artık güvenilir değil. Kızı insanlar arasında saklamalıyız.’’ Küçümseyerek sözlerine devam etti. ‘’ Ve ona insanlar arasındayken uyması gereken zorunlulukları hatırlatmalıyız. İnsanlar onları bilmemeli.’’



‘’ Gardiyanlarına danıştıktan sonra onun için - iki kişi için hem Moroi hem de Strigoi’ler den güvenli bir yer seçeceğiz. ‘’ dedi Stanton ‘’ Onun ve onunla olan diğer kişinin güvenli olduklarından emin olunca diğer Simyacılar her hangi bir ihtiyacını karşılama ve durumu halletmek için orada olacak. ‘’







Babam alay edecek gibi bir ses çıkardı. ‘’ Bu kaynakları savurmaktır. O kızla kalan kişi için dayanılmaz olacağını söylememe gerek yok herhalde.’’



Gelecek olan şeyi kötü olduğunu hissediyordum.



‘’ Bu kısımda Sydney geliyor. ‘’dedi Stanton. ‘’ Onun Jill ile saklanacak Simyacılardan birisi olmasını istiyoruz.’’



‘’ Ne?’’ dedi babam bağırarak. ‘’ Ciddi olamazsınız.’’



‘’ Neden olmasın?’’ dedi Stanton sesi aynı , sakindi. ‘’ Yakın yaştalar ve bu toplumda ilgi çekmeyecektir. Sydney kızı zaten tanıyor. Eminim onunla zaman geçirmek onun için dayanılmaz olmayacaktır. En azında diğer Simyacılar için olacağı kadar. ‘’



Altyazı açıktı. Hala geçmişimden kurtulamamıştım. Horowitz durdu ve iğneyi kaldırdı böylece bana cevap verme hakkı doğru. Aklım cevaplar için yarışıyordu. Bazıları beklendikti. Sesimin hayal kırıklığı içinde çıkmasını istemiyordum. Adımı tekrar Simaycılar arasında yer almasını sağlamalıydım. Kurallara uyabildiğimi kanıtlamalıydım. Aynı zamanda sesimin onların arasında rahat olabildiğimi biliyormuşum gibi de çıkmasını istemiyordum.



‘’ Onlardan hiç biriyle zaman geçirmek eğlenceli değildi. ‘’ dedi dikkatlice , sesim doğal. ‘’ Ne kadar zaman harcadığının bir önemi yok. Ama hepimiz güvende tutmak için ne gerekiyorsa. ‘’ O herkesin insanlar olduğunu eklemedim.



‘’ Gördün mü Jared?’’ dedi Barnes cevabından son derece memnun.’’ Kız görevinin ne olduğunu biliyor. Hem bazı ayarlamalar yaptık , tamamen yalnız olmayacak , tabii Moroi kızı da tam anlamıyla yalnız değil.’’



‘’ Ne demek istiyorsunuz?’’ dedi babam hala bütün olanlardan memnun değil. Onu neyin bu kadar üzdüğünü merak ettim. Benim gerçekten tehlikede olacağımı mı düşünüyor? Yoksa biraz daha Moroilerle zaman geçirirsem sadıklığımın değişeceğini mi düşünüyor? ‘’ Onlardan kaç kişi geliyor?’’



‘’ Bir dhampir gönderiyorlar. ‘’ dedi Michealson. ‘’ Bir gardiyanları , ki bununla bir problemim yok. Seçeceğimiz yer Strigoi’lardan uzak ama olmayabilirde. Kendi canavarlarıyla kendilerinin uğraşmaları bizim uğraşmamızdan iyiyidir. ’’ Gardiyanlar Moroi’ler için bir tür koruma gibiydiler.



‘’ İşte oldu.’’ Dedi Horowitz , arkasına yaslanarak .’’ Oturabilirsin. ‘’



Oturdum ve yanağıma dokunmak arzusunu bastırmaya çalıştım. Yapılırken hissettiğim tek şey batma acısıydı ama gücün işlediğini biliyordum. Bu dövme bana insanlardan korkmadan vampirler ile konuşma olasılığı verecekti. Diğer geçeği düşünmemeye çalıştım , dövmeler gerekli kötülüklerden biriydi.



Diğerleri hala duruyorlar ve bana dikkat etmiyorlardı. Zoe’i hariç. Hala korkmuş , kafası karışmıştı ve benim olduğum yere göz atıp duruyordu.







‘’ Ayrıca bir Moroi daha geliyor olabilir.’’ Diye devam etti Stanson ‘’ Neden olduğunu bilmiyorum ama Jill ile yakından ilgileniyor gibi . Onlara ne kadar azlarsa o kadar iyiy saklayabileceğimiz söyledik ama … Bunun için özel ayarlamalar yaptılar , orada olması gerekliymiş. Sanırım Ivashkov’dan biri. İlgisiz.’’



‘’ Orası neresi?’ dedi babam ‘’ Onu nereye gönderiyorsunuz?’’



Harika bir soru. Bende aynı şeyi merak ediyordum. İlk işimde Simyacılar beni dünyanın ucuna Rusya’ya göndermişlerdi. Eğer Jill’i nereye saklayacaklarını biliyorlarsa bile kimse bunun söylemeye gönüllü değildi. Bir dakikalığına rüyalarımın şehri Romaya gideceğimi umdum. Efsane yapıtları , sanatları , İtalyan yemekler ve vampir kağıt işleri.



‘’ Palm Springs’’ dedi Barnes



‘’ Palm Springs?’’ diye bağırdım. Bu işte hiç beklediğim bir şey değildi. Palm Springs’i düşününce aklıma golf sahaları ve film artistleri geliyordu. Sanatı ve roman tatili değil.



Küçük bir gülümsemeyle Stanton. ‘’ Çöl ve fazlasıyla güneşli , Strigoi’ların dayanabileceği yer değil. ‘’



‘’ Aynı şekilde Moroi’ler içinde dayanıksız değil mi?’’dedim. Moroi’larda güneş ışığına duyarlılardı. Strigoi’ler gibi değil ama onları zayıf düşürüyordu.



‘’ Eh , evet.’’ Diye itiraf etti Stinton. ‘’ Ama biraz rahatsızlık sonucuna değer. Moroi’ler zamanlarının çoğunu içeride geçirirlerse sorun kalmaz. Ayrıca diğer Moroi’nin gelme istediğini de …’’



Bir araba sesi hepimizin ilgisini çekti. ‘’ Ah.’’ Dedi Michealson. ‘’ Diğerleri de geldi , içeriye alayım. ‘’



Çalışma odasında çıkıp dışarıya geleni karşılamaya gitti. Dakikalar sonra onunla konuşan bir ses duydum.



‘’ Eh , babam gelemedi bu yüzden beni gönderdi. ‘’ dedi yeni ses.



Kapı açıldı ve benim kalbim atmayı kesti.



Hayır. Diye düşündüm. Ondan başka herkes olur , o olmazsın.



‘’ Jared.’’ Dedi yeni gelen babama. ‘’ Seni görmek ne güzel.’’



Babam bütün akşam asık suratla gezen adam gerçekten gülümsedi’’ Keith! Senin hakkında endişeleniyordum. Nerelerdeydin?’’



İkisi el sıkıştırlar ve iğrenmeden edemedim.



‘’ Bu Keith Darnell.’’ Dedi Michealson onu herkese tanıştırarak.





‘’ Tom Darnell’ın oğlu.’’ Dedi Barnes etkilenerek. Tom bizim aramızda efsane bir liderdir.



‘’ Ta kendisi ’’ Dedi Keith neşeyle. Benden beş yaş büyüktü. Benden daha açık saçlara sahipti. Pek çok kız onu çekici buluyordu. Ben ise? Bence o kepazenin tekiydi. Burada görmeyi beklediğim en son insan oydu.



‘’ Ve Sage kız kardeşleri tanıyor olmalısın.’’ Dedi Michealson.



Keith önce Zoe’yi baştan aşağıya süzdü sonra gözleri benim üzerimde kenetlendi. Camdan yapılma bir gözü hiç kıpırdamadı diğeriyle göz kırptı , gülüşü genişlerdi.



Hala göz kırpabiliyor diye düşündüm. Aptalca , küçümseyen , uyuz göz kırpması! Ama sonra neden kırpmasın ki? Bu yıl olan kazayı hepimiz biliyorduk. Bu kaza ona bir göze mahal olmuştu. Hala bir gözü sağlandı ama diğer gözüyle artık uyuz göz kırpmasını yapamıyordu.



‘’ Küçük Zoe! Ne kadar büyümüşsün.’’ Dedi şefkatle. Ben şiddet yanlısı bir insan değilimdir ama kardeşim öyle baktığı için birde ona vurmak istedim. Zoe’i ona gülümsemeyi başardı ve tanıdık birisini gördüğü içi rahatlamış gibiydi.

Keith bana döndüğü zaman bütün dost canlı görüntüsü kayboldu. Duygularımız karşılıklıydı.



İçimdeki nefret o kadar derindi ki bir an selamlamayı unuttuğumu fark ettim. ‘’ Merhaba , Keith.’’ Dedim sert bir şekilde.



Keith sivil ve kibar olmayı umursamadı bile. Diğer Simyacılara döndü. ‘’ Onun burada ne işi var?’’



‘’ Senin talebinin ne olduğunu biliyoruz.’’ Dedi Stanton. ‘’ Ama biraz düşününce Sydney’in olması gerektiğine karar verdik. Geçmişindeki deneyimleri hakkında düşündüğümüz şeylerden ağır basıyor.’’



‘’ Hayır.’’ Dedi Keith hemen , soğuk gözlerini bana cevirdi. ‘’ Onun gelmesinin hiçbir yolu yok. Hepimizin canına okuyacak bir vampir aşığına güvenmem mümkün değil. Kız kardeşini alıyoruz. ‘’


CEVİRİ
ÖN OKUMALAR
BUKET KAYHAN




[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]

qizolum.
qizolum.
Moderatör
Moderatör

Mesaj Sayısı : 2942
Puan : 5198
Kayıt tarihi : 13/01/11

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

BloodLines Ön Okuması! (Spoiler) Empty Geri: BloodLines Ön Okuması! (Spoiler)

Mesaj tarafından nessie!! Paz Ağus. 14, 2011 6:22 pm

Ben de okumadım kiii BloodLines Ön Okuması! (Spoiler) 98198 Okumamalıyız yoldaş ;)
Teşekkürler Aslım:)

nessie!!
nessie!!
Nirvana

Mesaj Sayısı : 10106
Puan : 24496
Kayıt tarihi : 06/01/11
Yaş : 29
Nerden : BERKHAKMAN

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz